Londra The Whisky Show – 2. Gün Özeti
The Whisky Show’un 1. günü ile ilgili notlarımı önceki bir yazımda paylaşmıştım.
İkinci gün sırada bekleyerek kaybedeceğim zamanı da hesaplayarak biraz daha erken düştüm yola. Vinopolis’e geldiğimde sıranın daha kısa olmasına çok sevindiğimi söylemeliyim. İçeri girip tadım copita’mı elime aldığımda ilk durağım epeydir yüksek puanlı tadım notları okuduğum Hint viskisi Amrut standı oldu. Standda Amrut Single Malt, Amrut Single Cask ve Amrut Peated‘ı tatma şansı buldum. Genel olarak çiçek ve çimen notaları aldığım Amrut’lar kısa yıllanma sürelerine rağmen oldukça dengeli viskiler. Özellikle Amrut Single Cask %63 alkol oranı, reçel, kivi, pekmez gibi değişik aromalar sunmasıyla çok beğendiğim bir viski oldu.
Amrut’un hemen karşısında festivalin en büyük standlarından biri olan Macallan bulunuyordu. Macallan standında özellikle denemek istediğim bir viski bulunmuyordu ancak daha önce 1824 serisinden Gold ve Amber’ı tattığım için seriyi tamamlamak adına Ruby ve Sienna’yı da tatmak istedim. Ruby’i beklediğimden daha tatlı bulduğumu söylemeliyim. Tatlı viskiler pek damak tadıma uymadığı için fındık, notaları ve dolgun gövdesiyle Sienna’dan daha fazla zevk aldım.
Festivalde sergilenen tüm viskiler ücretsiz olsa da her standda 1-2 adet, oldukça nadir bulunan şişe 10 GBP fiyatlı jetonalarla tadılabiliyordu ve 2. gün tattığım ilk Dream Dram Springbank 30 yo Millenium oldu. Adeta parfüm koklar hissi veren, çok uzun bitişe sahip bu viski benim için festivalin tepe noktalarından biriydi.
Yine seriyi tamamlamak adına Glenmorangie’nin Taghta ve Signet’i bir sonraki durağım oldu. Taghta’nın burbon hissi veren ekşiliğini pek damak tadıma uygun bulduğumu söyleyemem ancak Signet kahve ve kakao notalarıyla, krem brule yemiş hissi veren damağıyla çok beğendiğim bir viski oldu.
Festivalde parayla girilen Masterclass’ların yanısıra Demonstration Stage adı verilen ve gidip yer bulduğunuzda oturup izleyebileceğiniz kısa programlar da bulunuyordu. Laphroaig: Opinions Welcome with David Miles sunumundan önce 15 dk zamanım olduğu için ne zamandır aklımda olan, mavi kare şişesiyle dikkat çeken ve kısa bir süre önce David Beckham’ın marka yüzü olduğu tahıl viskisi Haig Club’ı denemek istedim. Bu kadar premium konumlandırılan (45 GBP fiyata satılıyor) bu viskinin ilk yudumunda yüzümü buruşturmam standdaki arkadaşın hoşuna gitmedi sanırım. Nitekim yanımdaki kadın da benzer bir tepki verince önce bardaklarımıza tepeleme buz doldurdu ve buzlu denememizi istedi. İlginçtir Haig Club buzla çok daha ilginç karabiber gibi tatlar sunan değişik bir viski. Bununla da tatmin olmadığımızı görünce içine Ginger Bitters ve elma gazozu ekleyerek sundu. Sanırım Diageo sek olarak pek sonuç alamayacağını gördüğü için Haig Club‘ı biraz daha “kokteyl bazı” olarak konumlandırmak niyetinde.
Haig Club‘dan hemen sonra Laphroaig‘lerle devam ettik. Laphroaig Quarter Cask, Laphroaig Triple Wood ve 2011 de şişelenen ve %48.6 alkol düzeyine sahip Laphroaig 25 yo u denediğimiz bu oturum bir Laphoraig sever olarak beni fazlasıyla tatmin etti. Yeni Laphoraig 25 ler %45.1 le şişelendiği için bu demodan hemen sonra Laphroaig standına giderek yeni 25 i de tadıp karşılaştırdım. 2014 ekspresyonunun 2011 den daha tatmin edici ve deneli olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
The Whisky Festival’in 2. gününde masterclass’larla zaman kaybetmeden daha fazla viskiyi tatma fırsatı bulduğum için hepsini yazmam olanaksız. Ayrı ayrı tadım notları şeklinde ilerleyen dönemde yazmayı ümid ediyorum. Ancak Yeni Zelanda viskileri, Fransız markası Armorik, ve pek tanımadığım Glenfarclas’ın farklı ekspresyonlarının beni fazlasıyla mutlu ettiğini söylemeliyim.
2. gün katıldığım tek masterclass “Whisky and Chocolate” oldu. Diageo’nun ünlü ismi Colin Dunn ve Rococo marka çikolataların sahibi Sam Smallman’la geçirdiğimiz bu 1 saatin en muhteşem tat çiftinin Talisker Port Ruighe ve %65 Dark Chocolate Spice Island olduğunu söyleyebilirim.
Viskiler elbette ki muhteşemdi ancak ikinci günün benim açımdan en harika anları ne zamandır tanışmak istediğim viski blogger’ları Billy Abbott (@cowfish), Dave Worthington (@WhiskyDiscovery) ve @themisswhisky olarak tanıdığımız dünya tatlısı Alwynne Gwiltle le tanışıp sohbet ettiğimiz anlar oldu. Alwynne’le festivalin Dream Dram lerinden olan ve 2 jeton karşılığı içilebilen muhteşem The Balvenie Tun 1509 Batch No:1 ı tadarken tanıştım. The Whisky Exchange’in müthiş serisi Elements of Islay’ı Billy ile tatmak da büyük keyifti. Islay viskilerini müthiş bir branding’le periyodik tablodaki bir element gibi sunan bu seriden Bw4 ü tatma fırsatı buldum (Bowmore 4. parti)
Festivalin 3. günü Trade Day olarak adlandırılan bir gün ve ben sadece distribütör ve firmalara açık bir gün olduğunu düşünerek Pazartesi gününü Londra’da yaşayan bir arkadaşıma ayırmıştım. Billy’nin davetine kabul edememek beni biraz üzdü. Seneye 3 güne de katılmak üzere plan yapacağım. (thank you so much for the invite to the trade day Billy, very sorry to have missed it, I promise next year it will be the full 3 days)
The Whisky Show 60’ın üstünde viski tatma fırsatı bulduğum, güzel viski insanları ile tanışıp sohbet ettiğim harika bir hafta sonu oldu…
2015 Ekim’ini iple çektiğimi söylememe gerek yok sanırım:)