Malt Mill
Konuk yazarımız Birkan Durmaz Meleklerin Payı filminde adı geçen meşhur Malt Mill viskisinin ilginç hikayesini bizler için özetledi
Her viskiseverin mutlaka izlemesi gerektiğini düşündüğüm, blogumun adına da esin kaynağı olan Ken Loach’un muhteşem komedi filmi Angels’ Share (Meleklerin Payı) filminde geçen Malt Mill viskisi harika bir öyküye sahip. Geçenlerde Viski Tutkunları grubumuzda konu açıldığında sevgili Birkan Durmaz Malt Mill’in hikayesini çok güzel bir biçimde aktarınca Facebook’un dipsiz kuyusunda kaybolmasına içim elvermedi ve bloguma da yazmasını rica ettim. Sevgili Birkan Durmaz’a teşekkürlerimle:
Grubumuzdaki yazışmalardan birinde bahsi geçen ve pek kimse tarafından bilinmeyen bir bilgiyi detaylı bir şekilde herkesle paylaşmak istedim. Aramızda çok sayıda Lagavulin sevdalısı olduğunu bildiğim için ilginizi çekebileceğini düşünüyorum…
Eğer izlemediyseniz birer viski sever olarak izlemenizi şiddetle tavsiye ettiğim, meşhur Meleklerin Payı (Angels’ Share) filminde gördüğümüz efsanevi bir Malt Mill fıçısı var. Evet çoğu kişinin düşündüğü gibi bu fıçı film için yaratılmış fantastik bir öğe, ancak Malt Mill tamamen gerçek, hatta duyabileceğiniz en enteresan hikayelerden biri olabilir.
Malt Mill, 1908 yılında Lagavulin damıtımevinin içine (evet içine) kurulan bir mikro-damıtımevi. Yani bir bakıma bu duruma bir Damıtımevi-ception da diyebiliriz. :)
20. Yüzyılın başlarında Lagavulin damıtımevinin sahibi Peter Mackie aynı zamanda aile şirketleri olan Mackie & Co şirketi üzerinden, kendilerine komşu olan Laphroaig damıtımevine de acentelik yapmaktadır. Fakat yıllarca süren bu resmi anlaşma 1907 yılında Laphroaig’un sahibi Alex Johnston’ın ölmesiyle sona erer ve Alex’in yerine yeğeni Ian Hunter gelir. Yeni mühendis olan delikanlı adaya gelip vaziyeti gördüğünde hüsrana uğrar. Laphroaig damıtımevi, süregelen anlaşma nedeniyle kazancının çoğunu Mackie’nin ürettiği harman viskilere kaptırmaktadır. (Bu arada bu harmanlardan birinin hala günümüzde var olan ve 1890 yılında ihracatı da başlanan White Horse olduğunu da eklemeliyim.) Tatsız geçen bir mahkeme süreci sonunda ise Mackie’ler Laphroaig temsilcilik haklarını kaybederler.
Bunun üzerine de komik sayılabilecek derecede talihsiz bir olay daha yaşanır: Mackie, sinirden köpürür ve Laphroaig’un su kaynaklarını engeller ve tekrar bir mahkeme sonrasında su kaynağını restore etmek zorunda kalır.
Fakat Mackie giller azimlidir ve bu Ian’ın yanına kalmamalıdır. Derhal Lagavulin damıtımevinin içine küçük bir replika damıtımevi kurulur, ismi Malt Mill olacaktır. Hemen 2 adet fermantasyon tankı, 2 adet de imbik imal edilir, Laphroaig’un imbiklerinin aynısından! Mayşe tankı için ise Lagavulin’inkiler ortak kullanılacaktır. Üzerine bir de Laphroaig’un “head brewer”ı işe alınır, Laphroaig viskisinin aynısı Lagavulin içinde üretilebilsin diye! Fakat sonuç istendiği gibi olmaz, ortaya çıkan viski ne Laphroaig’a benzer, ne de Lagavulin’e…
Yine de yılda yaklaşık 113 bin litre üretim yapan Malt Mill viskisi aktif olduğu süre boyunca White Horse ve etiketinde de ayrıca belirtilen Mackie’s Ancient Scotch harmanlarında kullanılır, bilinen kadarıyla asla bir Single Malt olarak şişelenmez.
1927 yılında Lagavulin ile birlikte Distiller’s Company Ltd şirketi bünyesine geçen yavru damıtımevi 1962 yılında kapatılır ve tüm envanter Lagavulin bünyesine dahil olur. Malt Mill’den kalan tek yapı olan malting floor (arpaların maltlandığı ve kurutulduğu alan) ise 1974 yılında Lagavulin’in ziyaretçi merkezine dönüştürülür.
Resimde gördüğümüz, Meleklerin Payı filminin oyuncusu Paul Brannigan’ın elinde tuttuğu o efsanevi şişe ise Malt Mill’den kalan tek viski. Aslında hiç yıllanmadığı için teknik olarak bir viski bile değil. 1962 yılındaki son damıtımdan kaçırılan yeni damıtılmış “spirit”. Kesinlikle paha biçilemeyen şişe günümüzde Lagavulin damıtımevinde sergileniyor ve her yeni damıtımevi yöneticisi göreve geldiği zaman elden ele ona teslim ediliyor.
“Peki gerçekten kalan tek şişe bu mu, hakikaten Malt Mill’den kalan başka bir şey yok mu?” diye sorarsanız, cevap maalesef şimdiye kadar evet. Malt Mill’in üretildiği günlerde single malt olgusu neredeyse hiç gelişmemişti ve üretilen viskilerin çok büyük bir kısmı harmanlara gidiyordu. Hele ki eskiden ucuz olduğu için, içinde ringa balığı beklemiş fıçıların bile kullanıldığını düşününce neyle karşılaşacağımızı bilmek güç. Belki de apayrı bir tadı vardı… Eğer olur da birilerinin veya bir yerlerin deposundan yeni bir şişe çıkmazsa büyük ihtimalle asla öğrenemeyeceğiz.
BİRKAN DURMAZ – Şubat 2017